18 Kasım 2012 Pazar

O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler.
Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. Tek ayakkabı yapan dükkânında ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı
söyledikten sonra ağzındaki kursun kalemi eline alıp ayagımın çevresini çizdi.

O ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı.
Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. Babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı.
Kapının her çalınışında koştum.
Ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı.
O gün onları giymedim. Bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim yeni ayakkabılarımı.
Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor, yukarıdan, yandan, önden bakıp duruyordum. Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında
kim bilir kaç kez okşadım.

Uyku girmedi gözüme.
Sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum ben.
Ayakkabımı babam giydirdi.
Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canımı yakmıştı.
Ama bunu babama söylemedim. O 'Sıkıyor mu?' diye sordukça 'Hayır' yanıtını veriyordum. 'Dar, ayağımı acıtıyor' desem, geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı babamınsa fazladan parası yoktu.
O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm.
Bir sure sonra acı dayanılmaz oldu.
Dişimi sıktım. Topalladım.
Soranlara 'Dizimi vurdum' dedim, ama ayakkabılarımın ayağımıi sıktığını kimseye söylemedim.
Doğrusunu isterseniz yaşam dar ayakkabıyla yürümektir.
Kimi zaman, dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş...
Kimi zaman, bir mekân dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre, kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir...
Kimi zaman beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüsür.
Kimi zaman, zamandir dar ayakkabi, geçmek bilmez.
Kimi zaman, zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastıkta....
Canınız yanar.
Topallaya topallaya gidersiniz hayat yolunda.
Sonradan öğrendim.
YAŞAMIN DAR AYAKKABIYLA YÜRÜME SANATI OLDUĞUNU..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder