22 Ekim 2013 Salı

Tarih, böyle sinsi ihanet görmedi...

Bir tablo hayal edin.
Sanat eseri.
Miras. Size ait.
Tuvali, Türkiye coğrafyası.
Boyası, şehit kanı, alın teri.
Her sabah uyanıyorsunuz.
Gururla seyrediyorsunuz.
Ama, birileri her sabah sizden önce uyanıp o tablonun başına geçiyor 
ve orasına burasına minik minik fırça darbeleri atıyor.
Her sabah bir minik fırça darbesi.
Usta işi.
Küçük küçük değişiyor tablo.
Aniden değil.
Milim milim.
Alıştıra alıştıra.
Yedire yedire.
Aradan yıllar geçiyor.
Tablo, o tablo olmaktan çıkmış!
Komple değişmiş.
Dedim ya, kanıksamışsınız.
Bakıyorsunuz bakıyorsunuz…
Tablo, hâlâ aynı tablo zannediyorsunuz.
Peki ne yapılabilir?
Fark, nasıl fark edilebilir?
Orijinal’in aslında ne kadar değiştiği…
Ne hale getirildiği…
İlk bakışta nasıl anlaşılabilir?
Tek çare var. Kıyas.
Tablonun ilk haliyle...
Son halini yan yana koymalı.


Yılmaz Özdil'den..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder